25 Kasım 2019 Pazartesi

FACEBOOK’UMDA BULDUĞUM BONCUKLAR


Sosyal medyadan çok şey öğrendik:

Yetmişlik dedelerin eline bir klavye ile maus geçince, kırıntısı bile kalmamış testosteron ve adrenalinlerinin nasıl tavana vurduğunu, 

Üflesen yıkılacak, höt desen altına yapacak bazılarının da pc başına oturunca, meğerse on kaplan gücünde Conan, yüz yumruk gücünde Rocky Balboa olduğunu,

Bir baltanın sapı olmak için mülakat yapılsa, elemeyi bile geçemeyecek şahısların,  sanal dünyada ne ahkâmlar kestiğini, ne profesörlere akıllar verdiğini, eleştirdiğini,  kendisini tanımasak adam sanacağımızı,

Sokakta höt zöt konuşan, kurduğu cümle yapısı özne+tümleç+amk olanların sanal medyadan kızlara yürürken ne kadar kibar olduğunu, bu şahısları tanımasak, kurduğu cümle yapısındaki yüklem görevi gören amk'nın "Açık Mert Korkusuz" demek olduğunu sanabileceğimizi,

Eşlerin birbirlerini ne kadar sevdiklerini facebooktan ilan ettiklerini, doğum günlerini bile yan yana otururken birbirlerine yazarak kutlayan tiplerin facebook'tan önce sevgilerini nasıl ifade ettiklerini bilmediğimizi,

Her gününün aşağı yukarı nasıl olduğunu bildiklerimizin "Bugün de böyle olsun" paylaşımlarını görünce, "Dün sabah kahvaltıyı Como Gölü kıyısında yaptı galiba" diye düşünmeden edemediğimizi,

Fotoğraf paylaşmak için de tatile gidildiğini,

"Yoğurtla limonu karıştır bak, her sabah ye bizimoğlan, bizim bir akraba yaptı, Allah seni inandırsın şeker meker kalmadı, altı ayda insülini bıraktı"  türü sağlık reçetelerinin  dilden dile gezdiğini  ama Türkiye'de hala 6 milyon şeker hastası olduğunu,

Herkesin Atatürkçü, milliyetçi, cumhuriyetçi geçindiğini, fakat  1923 de ne oldu? 1920 de ne oldu? Hep karıştırdığını,

Cuma namazına gitmeden cuma mesajı paylaşarak da dini görevin yerine getirilebileceğini,

"Bugün de şehit ateşi düştü" haberinin altına, "Bekle Gabar Dağları, Cudi Dağları  geliyoruz !" diye yorum yazanların, paralı askerlik yapmak için başvurduğunu, 

"Yav ne zamandır görünmüyorsun, özledik" cümlesinin "Ya facebook'ta görünmüyorsun hiç, hayırdır?" cümlesi ile yer değiştirdiğini,

Zekâ seviyesi,  fırça+boncuk+kürek=15 ise tarak+faraş+kürek= ?kaçtır türü sorularını paylaşmak ve yorumlara "hayır değil", "hayır o da değil"  "ben çözdüm çok zekiyim eyoo!" seviyesinde olan bazı dostlarımızın olduğunu,

Tatil,  güneş, mayo, bikinili resim yüzlerce beğeni alırken, kültürel bir paylaşımın kaç arkadaşınız olursa olsun en fazla on beğeni aldığını,

On dakika önce ölmüş dedesiyle selfie yaparak  "Dedemi kaybettik ühü" duyurusu yapanlara, içimizden "bi dürt bakalım hacı belki uyuyordur nerden bilelim öldüğünü, doktor raporunu da paylaş" demek geldiğini, 
  
Kaç şiddetinde deprem olursa olsun, yapılacak ilk işin güvenli bir yere sığınmak değil, durum güncellemesine "Fena sallanıyoruz?" "Deprem oluyor" diye yazmak olduğunu,

Hava durumunu öğrenmek için hava durumu sitelerine girmeye gerek olmadığını, "Arkadaşlar, dışarı çıkıcam da, üzerime bir şeyler almalı mıyım?" demenin yeterli olduğunu,

Gruplarda, bir kadının en dandik paylaşımının bile en az üç yüz yorum, bin beğeni aldığını, aynı paylaşımı bir erkek yaptığında ise sadece grup yöneticisinin beğeni yapıp, yorum kısmına gülen yüz bıraktığını, (Bizzat denenmiştir. :) )

Dahası,  sosyal medyayla aramızın ne kadar bom book olduğunu öğrendik.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

CİĞERİMİZ YANIYOR

 Mesela evlatlarını kaybedenler "Ciğerim yanıyor" der. Hiç düşündün mü neden "ciğerim" derler?" Bedenin bir hafızas...