25 Kasım 2019 Pazartesi

ÇOCUKKEN DE GÜNLER 24 SAAT MIYDI?


 "O zamanlar insanlar yavaş hareket ederlerdi. Salına salına meydanın bir tarafından karşı tarafına geçer, dükkanlara salına salına girer çıkar, hiç acele etmezlerdi. Bir gün yirmi dört saatti ama sanki daha uzunmuş gibiydi. Acele etmeye gerek duyulmazdı. Çünkü gidecek bir yer yoktu. Ne satın alınacak bir şey, ne de satın almak için para. Ama bazı insanlar için o dönem belli belirsiz bir iyimserlik dönemiydi."

Harper Lee' nin "Bülbülü Öldürmek" adlı kitabından 1800' lü yılların Amerikası'ndaki Maycomb kasabasını anlatıyor bu satırlar. 

1970' li yıllar Türkiye'sinin Aydın şehrinde de değişen bir şey yoktu. O zaman da günler yavaş geçerdi. İnsanlar da yavaştı. Koşuşturma yoktu. Trafik yoktu. Sokakta oynarken günde belki en fazla beş tane araç geçerdi sokaktan. Okul servisleri yoktu. Akşam gezmeleri, ancak evlerden evlere komşu gezmeleri idi.  Çay bahçeleri, kafeler, parklar, barlar, restoranlar ya yoktu, olanlar da şimdiki gibi dolu değildi.

Her şey yavaştı. Alışveriş de yavaştı. İnsanlar bıkmadan sıkılmadan sıra beklerlerdi. Elektrik faturası, su faturası, banka sırası ve hastane muayene kuyruğunda. Kimsenin elinde telefon da yoktu, vakit geçirecek. Ama herkes sırasını beklerdi sabırla. Şimdiki gibi otuz saniye market kasasında bekleyip "Yeni kasa açılmıyor mu kardeşim?  Ne biçim süpermarket burası?" diyen yoktu. Hoş zaten market de yoktu ki ne süperi. 

Çarşıya çıkılıp paketler, poşetler dolusu eşyayla, kıyafetle eve dönülmezdi. Bugün çarşıya çıkılır. Kıyafet beğenilir. Alınıp alınamayacağı düşünülür, alınmaya karar verilmişse babadan olur alınır, muhtemelen "Dur bir bakarız aybaşı gelsin de." cevabı alınırdı. Bu cümledeki "Bakarız"  "Şimdilik paramız yok, alamayız" demekti. Aybaşı gelir alınmazdı, öbür ayda alınmazdı. O ay hiç gelmezdi ve o ay geldiğinde büyük ihtimalle de birkaç gün sonrası  ya Ramazan yada Kurban bayramı olurdu. İstenilen kıyafet aylar sonra alındığında nasıl kıymetli olurdu, hiç eskitilmezdi. Öyle arkadaşlarım vardı ki,  sanki bir tişörtle çocukluğu geçmiş sanırsın. Başka kıyafetle görsen tanıyamazsın. Başka yoktu yani, o kıyafeti çok sevdiğinden değil, belki de yoktu, başka yoktu ama hep aynı şey mi giyilir diye hiç sızlanılmazdı, ayıplanmazdı da.

Hafta sonu nereye gidelim, ne yapalım diye bir derdimiz de yoktu. Harper Lee' nin roman kahramanı Scout'un dediği gibi, nasıl Maycomb dışında gezilecek bir yer yoksa, Aydın içinde olmadığı gibi Aydın  dışında da gezilecek, gidilecek bir yer yoktu. Evet belki parası ve aracı olan  Kuşadası yada  İzmir'e giderdi ailesiyle. "Olum var ya biz Bodrum'a gittik !" "Marmaris'e gittik !" diyen arkadaşlara sanki uzaya gitmiş gibi bakılır, kıskanılırdı. Ben "İstanbul'a gittik." diyeni duymadım, zaten giden olsaydı da kesinlikle ona başka bir gezegene gitmiş gibi bakacağımızdan eminim. Yaz boyu belki bir defa Kuşadası'na gidilirdi, günübirlik, hepsi bu. Aracı olan küçük azınlık dışında kısa mesafeli bir yere gitmek bile toplu taşıma ile zaten yeterince işkence olurdu. Gideceğin yolda geçecek sürenin en az beş katı süre dolmuşun gelmesini beklemek vardı ve sıkılınsa da beklenirdi. 

Bomboş geçen zamanlar, boşa geçen zamanlar. İnsanlar belki düşünmeye daha çok zaman ayırıyordu bu beklerken geçen boş zamanlarda. Ulaşım da yavaştı. Kimsenin acelesi yoktu. Yollar şimdiki gibi araçlarla dolu ve trafik olmadığı halde... 

Hayat belki yavaştı, yokluk vardı ama biz mutluyduk. Ne yoksulluktan nefret ederdik ne de bundan gurur duyardık. Aslında yoksul değil yoksunduk çoğumuz. Parası olanın da alabileceği pek bir şey yoktu zaten.  Çok paramız yoktu ama yine de mutluyduk. Hediyelerin insanları şimdikinden daha çok mutlu ettiği zamanları yaşadık. Küçük şeylerle mutlu olmasını biliyorduk. 


Yıl 2018. Hız çağındayız, tek tuşla banka işlerimizi hallediyoruz, fatura ödeme kuyruğunda beklemiyoruz, kuyrukta beklemiyoruz, beklesek de sıkılmıyoruz, çoğumuz durakta dolmuş beklemiyor, özel aracımızla varacağımız yere on dakika geç gitmemek için daha hızlı gidiyoruz, hızlıyız ama mutlu değiliz. 

Yeni kıyafetler almak için bayramları bekletmediğimiz çocuklarımız var ama mutlu değiller.

1970' lerde hayat kesinlikle şimdi yaşadığımızdan daha yavaştı ve zordu, ama biz mutluyduk. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

CİĞERİMİZ YANIYOR

 Mesela evlatlarını kaybedenler "Ciğerim yanıyor" der. Hiç düşündün mü neden "ciğerim" derler?" Bedenin bir hafızas...