25 Kasım 2019 Pazartesi

BABAM BENİ ŞAHDAMARIMDAN ÖPTÜ – Ozan ÖNEN

Bana ayrılan bu köşede, okuduğum kitaplardan aklımda kalanları sizlerle paylaşıp belki de toplumumuza yeni okuyucular kazandırmak ve kitabı almayı düşünenler için de kitap hakkında ön bilgiler vermeyi amaçladım.
Ozan Önen'in “Babam Beni Şahdamarımdan Öptü” kitabının büyük bölümü haftalık mizah dergilerinde yazdığı yazılarından oluşuyor. Bir dönem felsefe öğrencisi olmasının yazılarında büyük etkisi var. Filozoflardan alıntıları çok hoşuma gitti. Bunda benim de felsefe öğrencisi olmamın da büyük payı var tabi ki. Kitabın tamamı çok güzel yazılardan oluşuyor. "Söyle Yabancı... Evin Neresidir?", "Sen Kimsin" "Ben de Seni'ler" "Babam Beni Şahdamarımdan Öptü" özellikle beğendiğim yazıları. Zarfsız Kuşlar" yazısında bahsi geçen öğretmen Halil Serkan Öz'ün durumu beni hakikaten her okuduğumda, duyduğumda beni çok derinden etkiler. Öğrencilerine verdiği, kendi el yazısı ile yazılan kitap listesi de gözden geçirilmeli. "Olsun Makamı" yazısında bahsi geçen Kaz Dağlarındaki Tahtakuşlar Köyünü çok merak ettim en kısa zamanda gidip görmeyi düşünüyorum. Yaşadığım yer olan Aydın'da 3 yıl Aydın Fen Lisesinde okuması da beni ayrıca sevindirdi. 

              Kitaptan altını çizdiğim satırlar ise şöyle:

"İnsan, en sevdiklerini bile toprak altına göndermişse; mezarlıklar, gözüne ev gibi görünür artık: Eskisi gibi tedirgin olmaz oralara giderken."

"Heves bir kere gitmeye görsün; hayata, insanlara ve kendine o an küsmüyor musun? O yitip gidince, içine üflenmiş nefes de bitmiş olmuyor mu?"

"Şu yıldızlı gök kubbede, güneşten ve aydan sonra en çok parlayan sen ol.
Afrodit'ten al adını; Venüs yıldızı desinler; çobanlar seni Çobanyıldızı diye sevsinler, akşamcılar Akşamyıldızı diye; sabah namazına kalkan hacılarsa Sabahyıldızı."

"Harmandalı oynayan zeybeklerin, kollarını her havaya kaldırıp yere çöktüklerinde, aslında, şaraplık üzümleri toplayıp sepetlere koyduklarını ve yeniden ayağa kalktıklarında da o üzümleri şarap olsunlar diye ezerek kendinden geçen Dionysos alaylarına karıştıklarını gör..."

"Bir ülke kurardık ki hayal edebilen, hevadan uzak ama hevesini yitirmemiş...
Bir halk ki birbirini boğazlamayan ve kalem tutmayı yeni öğrenmiş temiz yüzlü çocuklar gibi sarılmaya aç.
Yeşile hain değil, hayvana zalim değil.
Merhametsiz bencilliğinden kurtulmuş bir ülke olunca; yazılı olmalarına gerek duymaksızın sahip çıktığımız vicdani değerlerimiz bize yeterdi...
Eğer halen varsa dünyanın sabaha karşı hayalleri...
Eğer tazeyse gündüzün hayal kırıklıkları...
Eğer memleket için dertlenirken uykuların halen kaçıyorsa...
Sabahlayarak yaşayanların hayal ettiği ülkeler, kurulmaya halen müsait demektir."

"Bana 'Kadın nedir?' diye sorulacak olsa  'şöyle derim: 'Kadın gözyaşlarını saklamak için şişeler üretmiş tek canlıdır.' "

"İnsan, babası hayattayken, sanki tüm babalar hayattaymış gibi bir yanılgıya; babası öldüğündeyse sanki sadece kendi babası ölmüş gibi bir küskünlüğe meyillidir."

"Sevdiğin biri ölünce; içinde kırk mum birden yanarmış, her geçen gün, içindeki o kırk mumdan biri sönermiş..Kırkıncı güne gelindiğindeyse o kalan mum hiç sönmez, sen ölene değin içinde hep yanarmış."
Güzel kitap. “Okuyun” derim ben. Bir sonraki kitabımızda buluşmak üzere..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

CİĞERİMİZ YANIYOR

 Mesela evlatlarını kaybedenler "Ciğerim yanıyor" der. Hiç düşündün mü neden "ciğerim" derler?" Bedenin bir hafızas...