“İkra bismi Rabbilkellezi halek” diye buyuruyor Allah kutsal kitabımızın Alak Suresi 1.ayetinde. Yani “Oku!...Yaratan Rabbinin adıyla oku”. Oku diye buyurmuş.
Yüce Allah: ilk emir olarak “Oku” demiş “Yaz” dememiş belki ama bunu da bana sevgili Fatma Yazıcı dedi. “Yaz !” “Sen çok kitap okuyorsun, okuduğun kitapları yaz, kitaplarla ilgili incelemelerini yaz, altlarını çizdiğin, sevdiğin beğendiğin cümleleri yaz, güncel hayattan gözlemlerini yaz, ne istersen yaz.” Dedi. Ben de O’nun sesini dinledim. Bu güzel sitede yazmaya başladım.
Dünya ülkeleri arasında okuma alışkanlığı sıralamasında 86. sırada ve yıllık kitap harcaması kişi başına “1 TL” olan bir ülkenin vatandaşı olarak, vaktim yettiğince, “boş zamanlarımda” değil özellikle “kitap okumaya ayırdığım zamanlarda” okumaya çalışıyorum. Okuduklarımı da başkaları ile paylaşmak, anlatmak, öğrendiklerimin başkalarının da öğrenmesi bana zevk veriyor. Ne olursa olsun okuyorum. İş hayatı, ev hayatı ve günün koşuşturmacası içinde vakit bulmaya çalışıyorum. Kitap ya da dergi okumadan, o günkü bir işimi eksik yapmışım gibi geliyor. Bu bir görev olmuş bende. Gün içinde vakit bulamazsam, uykumdan fedakarlık yaparak okuyorum. Keşke daha çok zamanım olsa da daha çok okuyabilsem.
Alman edebiyatçı Goethe: “İnsanın iki ömrü olmalı, biri okumak diğeri yaşamak için.” Diyor. Bu söze katılmamak mümkün değil. O yüzden Fatma Yazıcı hanımefendinin teklifi benim çok hoşuma gitti. Burada yazacağım bir kitap incelemesi, belki bir kişinin o kitabı almasını, bir başka kişinin de ondan etkilenerek kitap okuyanlar kervanına katılmasını sağlayacak. Son zamanlarda gençler arasında biraz daha fazla kitap okuma oranının yükseldiğini görüyorum. Ama yeterli değil. Akıllı telefonlar, tv dizileri, pc oyunları gençleri ister istemez kitaptan uzaklaştırdı. Mevcut eğitim sistemi de öyle. Ders haricinde kitap okumalarına zaman bırakmıyor. Ama yaz tatilleri ne güne duruyor?
İtalyan bilim insanı, yazar, edebiyatçı, eleştirmen ve düşünür Umberto Eco, “Gülün Adı” isimli romanında: “Bizler kitaplar için yaşıyoruz. Kargaşa ve yozlaşmanın egemen olduğu dünyada hoş bir görev bu.” Diyor. Arjantinli öykü ve deneme yazarı Jorge Luis Borges de cenneti bir kitaplık olarak düşlüyor.
Çalışma hayatının keşmekeşinden şikayet edip ancak “emekli olunca sıkılırım” diyenlere kızıyorum. Ben emekli olunca sıkılacak zaman bulamam herhalde. Ancak bu karmaşalı, haksızlığın, adaletsizliğin ve savaşın eksik olmadığı bu dünyada olan bitenleri de okumak insana her zaman huzur vermiyor. “Gidelim buralardan…İlaçlarını yanına alma, kitaplarımı almayayım ben de. Biraz da onlar çıldırtmıyor mu bizi. Havası ilaç, denizi kitap bir yerlere gidelim.” Diyor “Z Raporu” kitabında Ali Lidar. Kitaplara yaklaşırken insandan da uzaklaşmamak lazım. Ama çoğunlukla da, çevresinde dönen haksızlıkları ve cahiliyeti görünce, hayatında sadece kitaplar olsun istemiyor mu insan?
Gençler! bulduğunuz her şeyi okuyun. Sevdiğiniz düşünceyi de, sevmediğinizi de. Bazıları da kitap okuyana iyi gözle bakmaz. Türkçe’de “Alim olup çıktın başımıza” diye bir söz var. Hala kullanılıyor. Alimlik kötü bir şey demek ki halk gözünde. Serseri olmaktan, cahillikten kötü. İlginç. “Alim olup çıkmak”. Oturduğum evin, birisi karşımda, diğeri yan balkonda iki tane emekli öğretmen komşum var. Aydın sıcak yer malum herkes yaz akşamları balkonda. Her iki komşum da her akşam balkonda oturuyorlar ve boş boş ya gelen geçene bakıyorlar ya da gözlerini dikip etrafı seyrediyorlar. İkisinin de ellerinde bir kez olsun gazete ya da kitap görmedim. Görev yaparken gençlere kitap okumalarını öğütleyen insan olması gereken bir mesleğin mensubudur bunlar. Bana göre öğretmenlikten emekli olunmaz. Öğretme, öğrenme bilinci öğretmenlerde bir ömür boyu sürmelidir. Görünen o ki bazı öğretmenlerimiz emekli olunca kitaplardan da emekli oluyor. Vaktiyle camilerde müezzinlik, imamlık yapmış bir abimiz vardı. Yeni emekli olduğu bir zamanda, cuma namazı vaktinde kendisini dışarda görünce ben: “Hayırdır Hocam cumada değilsin rahatsız mısın yoksa?” diye sorunca, “Yıllarca yattım kalktım namaz kıldım, artık emekli oldum. Şimdi de onlar yatsın kalksın biraz” demişti. Kendine göre haklı sebepleri olabilir. Yaptığını sadece iş olarak görmüş. Ancak “Öğretmenlik” böyle değildir. Öğretmek ve öğrenmek bir ömür boyu sürmeli.
Öğrenmenin, okumanın sonu yok. Her ay “Bu kez çok kitap aldım, bir daha ki aya daha az alayım, memur maaşı da belli” dememe rağmen yine de Aydın’da SILA KİTABEVİ’ nin önünden geçmeden edemiyorum. Seviyorum okumayı. Kitaplıktaki okunmayı bekleyen kitaplar da birikmeye başladı. Hepsi okunacak merak etmeyin. Hızlı okuma tekniklerini bilmeme rağmen bunu uygulamak bana kitaplara ihanet etmek gibi geliyor. Sindire sindire okumayı seviyorum. Bir gün “Allah’ım kitaplığımdaki bütün kitapları okumadan canımı alma” diye dua etmiştim. Belki kabul olur umuduyla, belki bu yüzdendir onları yavaş okumam.
Hepinizi sevgiyle selamlıyorum. Yeni yazılarımda birlikte olmak üzere. Sanal alemin bir köşesinde benim de izimin olmasını sağlayarak bu sitede yazmama vesile olan başta Fatma Yazıcı’ya ve Olayhaber’e emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
25 Kasım 2019 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
CİĞERİMİZ YANIYOR
Mesela evlatlarını kaybedenler "Ciğerim yanıyor" der. Hiç düşündün mü neden "ciğerim" derler?" Bedenin bir hafızas...
-
Samet Ağaoğlu’nun saygı ve hayranlığını, anılarında “Rönesans gibi kadın” diyerek bahsettiği, şair Cemal Süreya’nın “Cumhuriyet gibi kad...
-
Araçlar, kornalarıyla, insanların birbirleri ile anlaştıklarından daha iyi anlaşıyorlar ve bir ifade tarzı olarak araç kornası kullanıyor yu...
-
Sait Faik' in "Alemdağ'da Var Bir Yılan" adlı kitabında "Çarşıya İnemem" adlı bir öyküsü var. Öyküde kendi ağzı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder