1 Aralık 2020 Salı

Çarşıya İnemem

Sait Faik' in "Alemdağ'da Var Bir Yılan" adlı kitabında "Çarşıya İnemem" adlı bir öyküsü var. Öyküde kendi ağzından orta halli bir memur tasvir ediliyor, ayda aldığı maaş, yapacağı ödemeler, borcunu harcını anlattıktan sonra "çarşıya inemem" diyor. Sonra da ekliyor "Çarşıya inemememin sebebi parasal durumum değil" 

 Öykünün kahramanının çarşıya inememe sebebi insanlar.

"O fırıncı yok mu o? O, sabahları kırbaç gibi işçi çocuklara pis yağlı böreğini otuz beş kuruşa okutan, olur da fazla veririm korkusundan kimselere para bozmayan fırıncı."

"O, kıyma makinesinden geçen her yarım kilo ete öğürtücü, öldürücü iç yağları karıştıran, o, sandalyesinde akşama kadar oturup iç yağları, keçileri, mandaları düşünen kasap efendi." 

Bunların suratını görmemek için çarşıya inmediğini söyler öyküde kahramanımız. Sonra da: " Hayır değil, değil, şimdi çarşıya insem bakkala 'Vay Barba Niko!', kasaba 'Vay Usta Haralambo!', fırıncıya 'Ooo Abdülkadir Efendi!' diyeceğime emin olun." diye de ekler.  Öykünün sonunda da der ki: "Bu bir bitiriş şekli değil ama, çarşıya inemem o kadar." diye özetliyor durumunu.

Pandemi nedeniyle pek dışarı çıkmıyorum. Aslında hiç çıkmak istemiyorum ama zorunlu olarak çıkmam da gerekiyor. Market alışverişi, para çekmek vs. gibi nedenlerle haftada bir kez en fazla yarım saat dışarıya çıkıyorum. Bu haftaya kadar böyleydi. Yaklaşık on günden beri de hiç çıkmıyorum.

Dışarı seyrek çıkınca ve ev hayatına alışınca, dışarıdaki insanları görmek bile değişik geliyor. Hele bir de çoğu insan maskeli olunca daha da ilginç ve garip. Tüm uyarılara rağmen yine de maskesiz insan görmek tuhaf oluyor. İlk başlarda maskelileri görmeyi yadırgıyorduk, garip olan maskeli insan görmek değil maskesiz insan görmekti. Şimdi bu maskesizler yüzünden, salgının bitmesi ve normalleşmeye geçmemiz de çok zor bir olasılık. Dışarı çıkmıyorum ya inanın ki insanı özlememişim. İnsan görmüyorum rahatım, çünkü kuralsızlık görmüyorum. 

Biz rahatladıkça, önlemler sıkılaştı. Hepimiz şikayetçiyiz bu durumdan. Esnaf ekonomiden şikayetçi oluyor ama bir yandan maske-mesafe- hijyene önem vermiyor. Bizler gevşedikçe, kurallara uymadıkça bu iş daha çok üzün sürecek ve ekonomik olarak da bizleri zorlayacak gibi görünüyor. Denetimler çok sıkı değil. Hareketli caddelerimizde denetimler daha sıkı olmalı. İnsanları uyarmak medeni ülkelerde bir sorumluluk iken bizde uyaran ya suçlu çıkıyor ya da hakarete uğruyor. Bu görev vatandaşa düşmeden kolluk kuvvetlerimizce çözülmeli. 

Bir süre öncesinde bizim için sayılardan ve istatistiklerden ibaret olan turkuaz tablo artık ete, kemiğe büründü ve yakınlarımızın, akrabalarımızın, arkadaşlarımızın pozitif vakaları ve ölümleri şeklinde kendini göstermeye başladı.

Şehrimiz adı büyük ama kendisi çok büyük bir şehir değil. Çok kısa mesafelerde toplu taşımayı kullanmamaya özen göstermeliyiz. Bir süre daha sosyalleşmemekte fayda var. 

Halk olarak duyarlılık örneği gösterip şu illetten bir an önce kurtulmak için üzerimize düşeni, idarecilerden önce kendi kişisel kararlılığımızla başarmalıyız.

Sait Faik'in kahramanının çarşıya inememesinin nedeni kötü ahlaklı insanları görmek istememesindendi. Benimki de aynı sebeple. Sevmiyorum bu şehrin kuralsız insanlarını.

Yazımızı Cemil Meriç'in bir sözü ile bitirelim. "Ve kitaptaki insanları sokaktakilerden daha çok sevdim."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

CİĞERİMİZ YANIYOR

 Mesela evlatlarını kaybedenler "Ciğerim yanıyor" der. Hiç düşündün mü neden "ciğerim" derler?" Bedenin bir hafızas...