
"Dinle kardeş, bu işe senden tam 35 yıl önce başlamış biri olarak konuşacağım. Yani sizlerden biri... Sen bu 926'dan biri olan genç arkadaşım. Kurasını çekip de gideceğin yerde seni neler bekliyor biliyor musun? Bunları eski bir öğretmen değil de, bu yılların yazarı olarak daha etraflı bilmekteyim.
Önce şunu belirteyim...Halkımız Cumhuriyetten önce de, Cumhuriyetten, hatta demokrasiden sonra da öğretmeni sevmiştir. Öğretmene kıyan, onu tedirgin eden halk değildir. Öğretmene,Türkiye'nin neresine gidersek gidelim, hep kendini aydın sananlar kıyar, halkımız her yerde kendi işinde gücünde, geçiminde, ekmek parasının peşindedir. Ama kötü politikacılar, din kılığıyla siyaset yapmak isteyenler, bu kendi halinde yaşayan halkı rahat bırakmazlar. Onun sağlam yanını özünü bozmak için ellerinden geleni yaparlar. Gene de bu işi başaramazlar ama, bir süre için kendi çıkarlarına işletirler.
Önce şunu belirteyim...Halkımız Cumhuriyetten önce de, Cumhuriyetten, hatta demokrasiden sonra da öğretmeni sevmiştir. Öğretmene kıyan, onu tedirgin eden halk değildir. Öğretmene,Türkiye'nin neresine gidersek gidelim, hep kendini aydın sananlar kıyar, halkımız her yerde kendi işinde gücünde, geçiminde, ekmek parasının peşindedir. Ama kötü politikacılar, din kılığıyla siyaset yapmak isteyenler, bu kendi halinde yaşayan halkı rahat bırakmazlar. Onun sağlam yanını özünü bozmak için ellerinden geleni yaparlar. Gene de bu işi başaramazlar ama, bir süre için kendi çıkarlarına işletirler.
Genç arkadaşım, sen ilk günlerde hep bu aracılarla karşılaşacaksın işte. "Halkla temas" ediyorum sanacaksın ama, parmağının ucuyla bile değinmediğini çok geçmeden anlayacaksın. Halkımız öyle kolay kolay kendini açığa vurmaz çünkü.
Nereye verirlerse versinler, Milli Eğitim Bakanlığının politikaya dönük adamlarının denetiminde olan arkadaşım, yalnız ulusuna karşı borçlu olduğunu unutmayacaksın. Onların, boyuna yediğin kurufasulye pilavı başına kakmalarının sebebi hikmeti vardır. seni kendi hizmetlerinde çalıştırmak! Çoğu eyyamcı, kötü politikacıdır, seni denetleyenlerin. İyileri hiç yok mudur? olmaz olur mu? İlk işin bunları bulup çıkarmak olacak!
Sana ısmarlaman kahvenin, çayın altında neler yattığını düşünerek iç! Halkımız öğretmene karşı saygılıdır, unutma, eğer saygısızlık ediyorsa nedenlerini arayıp bulmak zorundasın. Bulacağın nedenler bir çok sosyoloğun, romancının, aydının, gazetecinin, politikacının, yöneticinin, hemen bulamadığı gerçeklerdir.
Öğrencilerini kusurludur diye sevmemezlik yapma! Kusurlu gibi görünen yanları belki en sağlam yanlarıdır. Bir de şuna dikkatini çekmek isterim. Yobazlarla karşılaşacaksın. Onların dilinden anlamaya çalışırsan hemen hepsinin batıya karşı olduğunu göreceksin! Biraz kurcalarsan bu gavur düşmanlığının sömürgeci düşmanlığı olduğunu anlayacak, şaşıracaksın! Kim olursa olsunlar, düpedüz sağcı değillerdir. Toplumcuların karşısında, emperyalizmin işbirlikçi sermayenin, tefecinin yanında hatta içindedirler. Çoğu zaman da bizzat kendileridirler, farkında olmadan!
Memlekette gözü bağlı dolaşma, uyanık ol, akıllı ol, yürekli ol! Bilgili ol demeyeceğim sana, öğretilenlerin bir çoğunun yanlış olduğunu bil yeter!
Bol şanslar dilemeyeceğim. Ha sen gitmişsin, gideceğin yere, ha sınıf arkadaşın. Başarılar dileyeceğim, işte o kadar."
diye bitirmiş yazısını. Belki bilerek tarih yok yazıda. Alın bugünkü gazetelerden birine koyun yayınlayın. Hiç bir değişiklik yok. Yalnızca yobazlar konusunda iyi niyetli yaklaşmış. Şimdi o yobazların o kadar da iyi niyetlileri kalmadı çevremizde. Her biri yaptığını farkında olmadan değil bizzat bilerek yapıyorlar.
Öğretmenlerimiz görev yaptığı yer neresi olursa olsun, memleketimizin her köşesinde, hak ettikleri güzel imkanlar bir ölçüde sağlanamamış olsa da mesleklerinin kutsallığının bilincinde davrandıklarını tahmin edebiliyoruz.
Yüce Atatürk'ün de bundan yaklaşık 100 yıl önce eğitimle ilgili söyledikleri de günümüzde aynı anlamını korumaktadır.
“Bir ulusun asker ordusu ne kadar güçlü olursa olsun, kazandığı zafer ne kadar yüce olursa olsun, bir ulus ilim ordusuna sahip değilse, savaş meydanlarında kazanılmış zaferlerin sonu olacaktır. Bu nedenle bir an önce büyük, mükemmel bir ilim ordusuna sahip olma zorunluluğu vardır."
"Eğitimdir ki bir milleti; ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder."
Benim de, değerli ve ilkeli öğretmenlerimizden küçük bir ricam var. Müfredata uyun ama asıl müfredatın hayatın kendisi olduğunu da unutmayın. Çocuklarımız şair adı ezberlesinler ama bu şairlerin şiirlerini de okusunlar. Flütle kahramanlık marşları da çalsınlar ama bunun yanında Bach'ın da, Vivaldi'nin de eserleri kulaklarına çalınsın. Dersin birinde açın bir klasik tiyatro eseri seyrettirin onlara. Ödev sorumluluğu hissetmeden Türk ve Dünya Klasiklerini okusunlar. Suç ve Ceza'yı da okusunlar, Araba Sevdasını da. Kitaplarda yazılan tarihi bir masalcı gibi anlatın onlara, tarih ezberletmeden. Ünlü ressamların adlarını bilsinler, hayat hikayelerinden ziyade tablolarını gösterin. Sanatla tanışsınlar. Her dersiniz, aynı zamanda bir Hayat Bilgisi dersi olsun, hayatı öğretin onlara müfredatı değil.
Görevini isteyerek, severek yapan ve başımızın tacı olan saygıdeğer öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü kutlu olsun. Bu arada bir parantez açarak, şu salgın günlerinde daha da minnettar olduğumuz ve diğer öğretmenlerle bir tutulmadan, adeta bir bakıcı gibi görülerek esnek çalışmalarına izin verilmeyen, hakkı ödenmeyecek anaokulu ve kreş öğretmenlerimizin de gününü ayrıca kutluyorum. Minnetle ve saygıyla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder