27 Kasım 2019 Çarşamba

HAYATIMIZDAKİ GEREKSİZ ŞEYLER ÜZERİNE

"Önemli olan; hayatta en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır." der Platon.
Minimalizm, son yıllarda popülaritesi giderek artan bir felsefi akım. Aslında basit bir anlatımla, daha küçük alanlarda, daha az eşyayla ve daha az tüketerek, sahip olduklarımızı daha etkili bir şekilde kullanmak, ihtiyaçlarımızdan fazlasına yer ve zaman ayırmamak olarak tanımlanabilir. Minimalistlik çok az şeye sahip olmak değil yalnızca gerekenlere sahip olmaktır. Minimalist yaşam; insan hayatındaki maddi ve manevi unsurları, ihtiyaçlara göre sınırlayıp en aza indirgeyerek, daha fazla odaklanabilirlik, hareket serbestliği, yaşam konforu ve kalitesi kazandıran yaşam şekli anlayışıdır.

Her birimizin evlerinde onlarca gereksiz eşya var. Birbirinin aynı takılar, gardroplarda büyük bir hevesle alınmış belki yıllardan beri giyilmemiş ya da çok az giyilmiş kıyafetler, ayakkabılar, mutfak dolabında birbirine benzeyen ve kullanılma sırasının kendine gelmesini bekleyen bardaklar, kaseler, internetten alınmış ve paketi açıldığında hayal kırıklığına uğranmış eşyalar. Her şeyden önemlisi seksen- doksan metrekaresi ile yetinebilecekken satın aldığımız ya da kiraladığımız büyük büyük evler. 

Bu akılsızca tüketim, bizi mutlu etmeyen bu şey, aynı zamanda doğanın da bozulmasına sebep oluyor. Atmosferdeki karbondioksitin miktarını arttırıyoruz. İhtiyacımız olmayan saçmalıkların üretimini güçlendirmek için kullandığımız yakıtların, kömürün doğal gazın yanmasına sebep oluyoruz.

Minimalizm üzerine seyrettiğim bir belgeselde Minimalist Ryan Nicodemus  şunları anlatıyor:
-İstediğim her şeye sahiptim. Ama aslında zavallının biriydim. Hayatımda koca bir boşluk vardı. Bu boşluğu, diğerlerinin yaptığı şekilde doldurmaya çalıştım.  Ivır zıvır bir çok şeyle. Kazandığımdan çok daha hızlı harcıyordum parayı, mutluluğa giden yolu satın almak istercesine. Bir gün mutluluğa ulaşabileceğimi sanıyordum. Ay sonunu anca getiriyordum, eşya için yaşar olmuştum. Ama yaşadığım söylenemezdi. Sonra 30 yaşıma yaklaşırken, yirmili yaşlarında olan en yakın arkadaşımda bir farklılık gördüm. Josh uzun zamandan beri ilk defa böylesine mutlu, heyecanlı görünüyordu. Sebebini anlamamıştım. Aynı şirkette çalışıyorduk. O da benimle beraber tırmanmıştı şirket basamaklarını. O'nu güzel bir öğle yemeğine götürdüm. O'na sordum. "Ne oldu da bu kadar mutlusun?" Sonraki 20 dakika "Minimalizm" denen o şeyi anlatmakla geçti.

Minimalist Joshua Fields Millburn ise şunları anlatmıştı Ryan'a: 
"Minimalizmi keşfetmeden önce, hayatım tıpkı diğerlerinin hayatı gibiydi sanırım. Çok fazla ıvır zıvırım vardı. Yüzlerce, binlerce kitap, DVD  ve onlarca gereksiz şey, pahalı kıyafetlerle dolu dolaplar, hayatıma sorgulamadan aldığım onlarca şey. Onlardan kurtulmaya başladığımda, daha özgür, daha mutlu ve hafif hissetmeye başladım ve şimdi bir minimalist olarak her bir eşyamın belli bir amacı vardır ya da keyif veriyordur diye düşünüyorum. Bir yatağım, bir sandalyem ve bir radyom var. Yemek odasında bir kaç mobilyam var. Mutfağımda aletler var. Fazlalık hiçbir şeyim yok. Etrafımda gördüğüm her şey için kendime bir gerekçe göstermem gerek, başka kimseye değil. Bu şey hayatıma değer katıyor mu diye kendime sormam gerek. Eğer katmıyorsa ondan kurtulmam gerekecektir. "
Joshua Fields Millburn ve Ryan Nicodemus takım elbiseli ciddi bir iş adamlarından bir minimaliste dönüştükleri son beş yılını anlatan  bir kitap yazdılar. "Minimalizm-Anlamlı Bir Yaşam" Şimdi bu kitabı ve  daha azıyla daha bilinçli yaşamak için, basit bir yaşam mesajını anlatmak için geziyorlar ve bir dizi konferanslar veriyorlar insanlara.

İnsanlar kocaman evlerde yaşıyorlar ama aslına bakarsanız sahip oldukları alanı pek de kullanmıyorlar. Bir araştırma yapılıp insanların evlerinde gün içinde nerede dolaştıklarına dair bir harita oluşturuluyor ve dört kişilik ve ortalama bir eve sahip  bir ailenin bu sonuca göre evin belki % 40' ını kullandığı ortaya çıkıyor. Kimse yemek odasını kullanmıyor, kimse misafir odası ya da salonu kullanmıyor. Biz ne yapıyoruz, evin boş kalan bölümlerini doldurmak için eşya alıyoruz. Bir de bakıyoruz ki kullanmadığımız masalar, sehpalar, modasını geçtiğini düşündüğümüz eşyaların yerine aldığımız ve altı ay sonra onların da modası geçecek olan eşyalar.

Evlendiğimizde tıkış tıkış eşyalarla dolu bir evimiz vardı. Vitrinler, gümüşlükler, yılda sayılı kullanılan misafir yemek masaları, fiskoslar, sehpalar, dolaplar, aynalar, gereksiz vitrinleri doldurmak için alınan biblolar, misafirden misafire -belki- çıkarılan kristal bardaklar, falan filan. Yakın zamanda bunların hepsini elden çıkardık. Ya sattık ya da ihtiyacı olana verdik. Kimini kapının önüne çıkararak üzerine "İhtiyacı olan alabilir" yazdık. Yarım saat sonra kapının önünde hiçbir şey kalmamıştı. Kıyafetlerimizden, giyilebilir durumda olan ama aylardır belki de yıllardır  kullanmadıklarımızı ise zaten uzun zamandır bu tür eşyaları toplayıp ihtiyacı olanlara vermeyi görev edinen bir mahalle muhtarımıza bağışlamıştık. 

The Oprah Winfrey Show'un sunucusu olan Amerikalı tv programcısı Oprah Winfrey,  gardırobundaki ayıklanması gereken kıyafetleri eğlenceli bir biçimde tespit etmenin yolunu şöyle bulmuş; tüm kıyafetleri askıya ters yönde asıyor ve sonra giydiği parçayı askı doğru yöne bakacak şekilde düzeltiyor. Yani önce dolaptaki tüm giysilerinin askılarını aynı yöne bakacak şekilde düzeltiyorsun ve giydiklerini tekrar yerine asarken askıyı ters çeviriyorsun, böylelikle bir zaman sonra giydiklerin ve giymediklerin ayrışmaya başlıyor. Sonuç olarak 6 ay boyunca yönü değişmemiş askılar zaten “beni buradan yolla senin işine yaramıyorum” demiş oluyor. İlginç bir yöntem, denemekte fayda olabilir.

Daha az şeyin olduğu bir hayal düşünün. Daha az şey, daha az dağınıklık, daha az stres, daha az borç ve memnuniyetsizlik. Oyalanmadan yaşanan hayat. Şimdi daha fazlasıyla düşünün hayatı. Daha çok zaman, daha anlamlı ilişkiler, daha fazla gelişim, daha fazla yardımlaşma ve memnuniyet. 

Çok paranın sizi güvende tutacağını sanıyorsunuz. Sorun şu ki, daha çok kazanmanın kontrolü bizde değil. Ama daha az harcamanın kontrolü bizde. Daha aza sahip olarak, kontrolü ele alabilirsiniz ve daha aza sahip olarak aslında sahip olduğunuzu kendinize yetirmiş olursunuz.

Tüketim ile ilgili bir problemim yok. Asıl mesele zorunlu tüketim. Asıl sorun bir şeyi almak zorunda olduğunuz için almak. 

Hayatınıza aldığınız insanlarda da durum farklı değil. Hayatınıza da gereksiz insanların girmesine izin vermemelisiniz. İhtiyacınız kadar insan, ihtiyacınız kadar dost. Bazı dostlarınız ise eşyalar gibi değil. Kullanmadıklarınızı sizin ayrıştırmanız gerekmiyor. Zaten onlar bir şekilde kendileri ayrışıp gidiyorlar hayatınızdan. Her zaman sizinle aynı değerlere sahip insanlar ile dost olmalısınız. Arkadaş seçiminde de minimalist olmakta fayda var. İşe sosyal ağlardaki dost sandığınız arkadaşlarınızı temizlemekle başlayabilirsiniz. Silerken de kendinize şu soruyu sorun  "Bu kişi bana bir değer katıyor mu?" 

Daha azıyla bir hayat düşünün, etrafınızdaki karmakarışık hayattaki şeylerin engellemediği tutku dolu bir hayat düşünün. Hayal ettiğiniz şey, amacı olan bir hayat. Mükemmel bir hayat değil, kolay bir hayat değil, ama basit bir hayat.

Minimalizm aslında "bu deliliği durduralım" demenin bir yolu. 

İnsanları sevin ve eşyaları kullanın, çünkü tam tersi işe yaramaz.      
Bu arada, dört kadın arkadaşımızın yeni açmaya hazırlandığı  "SALLAPATİ HOBİ KAFE"  evlerinizde kullanmadığınız eski koltuk, sehpa, sandalye gibi eşyalarınızı dönüştürerek, güzelleştirerek onları yeniden kullanmaya ya da satarak gelirinin bir kısmını sokak hayvanlarına yardıma ayırmaya talipler. Sizlerin onlardan yapacağı alışverişler de sokak hayvanlarına mama ve tedavi yardımı olarak geri dönecek. SALLAPATİ HOBİ KAFE' ye https://www.instagram.com/salla_pati09/" ve facebooktan ise SALLA PATİ yazarak ulaşabilirsiniz.

Kaynak: Önemli Şeylere Dair Bir Belgesel-Minimalizm
https://kucukilhamkutusu.com/2018/09/03/minimalizm-yolunda-az-bilinen-cok-etkili-4-yontem/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

CİĞERİMİZ YANIYOR

 Mesela evlatlarını kaybedenler "Ciğerim yanıyor" der. Hiç düşündün mü neden "ciğerim" derler?" Bedenin bir hafızas...