27 Kasım 2019 Çarşamba

BABALAR GÜNÜ

17 yıllık babayım. 2003 yılından bu yana babalar Günüm kutlanıyor. Artık profesyonel bir baba sayılırım. Bu süreçte  babalık duygusunun güzelliğini, mutluluğunu doyasıya yaşadım. İnsan hayatını, baba olmadan önce ve baba olduktan sonraki olmak üzere bölümlendirmek gerekir. Babalıktan önceki sorumluluklar ve duygular ile baba olduktan sonra hissedilenler çok farklı. Bunu en iyi yeni baba olanlar anlayacaktır. Hayat artık onlar için eskisi kadar rahat geçmeyecektir. Babalık hayatın hiçbir döneminde bitmeyen bir görevdir. Evlilik kurumu bir şekilde sona erse bile babalık ve annelik hep devam eder.

Babalar olarak şanssızlığımız, evlatlar karşısında iyi polis genelde anne olurken kötü polis rolünün babaya düşmüş olmasıdır. Çocuğun aklında hep, annesinin isteklerini kolay kabul eder ve şefkatli yüzünün aksine babasının sert ve otoriter yüzü kalmıştır çocukluğundan ve gençliğinden geriye. Anne bazen de kendi olumsuz kararlarını baba üzerinden yansıtır çocuğuna. Bu da yine biz babaları kötü adam yapar. Bu durumun bizim ailemizde rol dağılımı biraz ters olduğunu itiraf etmem gerekir.
Küçücükken yüzüne makyaj yapmasına izin veren, saçlarını ören, beraber türlü eğlenceleri birlikte yaşadığı babasının, sonrası yaşlardaki otoriter tavrı çocuk için değişik bir ruh hali yaratır çocukta.

Uzmanlar, toplumumuzda, genel olarak babanın sert, mesafeli, duygularını fazla göstermeyen bir yapıda olmasının beklendiği, aslında çocukların babadan sevgi şefkat, öpme koklama gibi sevgi davranışları gördükçe kendisini sevilebilir hissettiği, bu nedenle babanın sınır koyan, çocuğun güvenini sağlayan otoriter baba olduğu gibi şefkat de gösterebildiğini çocuğa hissettirmesi gerektiği belirtilerek, çocuğun kendisine kurallar ve sınır koyan babanın kötü olmadığını, kendisini korumak, dış dünyaya hazırlamak için böyle yaptığını anlamalı, diyorlar.

Şimdi bakıyorum da “baba” olarak amatörlüğü yaşadığım kızımın çocukluk yılları en kolay yıllarımdı. O yıllardaki basit sorular ve sorunlar artık ergenlik yaşlarındaki bir kız babası olarak yerini daha içinden çıkılmaz ve karmaşık sorunlara bıraktı. Öncelikle “kızımın gözünde” üç beş yıl öncesinin her şeyi bilen, her şeyin en iyisini yapan, kusursuz baba figüründe olmadığımı biliyorum artık. Bu benden kaynaklanmıyor tabi ki. Bu yaşlar da böyle olur. Bu dönemin bir şekilde yaşanması gerekiyor. Bize düşen ise hayata onların gözünden bakabilmek. Gençlik bizim dönemimizdeki gençlik değil biliyorsunuz. Ama bilin ki, bizim elimizde de onların imkanları olsaydı, onlardan çok da farklı olmazdık. 

Aileler olarak öncelikle sosyal medyaya hakim olmak gerekiyor. Gençlerin kendi aralarında konuştukları farklı bir dil var. Bu dili bazen öğretmenleri dahi bilmiyorlar. Benim “Ergence” dediğim bu dili konuşmanız şart değil ama anlamanız mutlaka şart. Böylelikle hayatı onların gözünden değerlendirmemiz çok daha kolay olacaktır.

Babalar gününün yurdumuzda anneler günü kadar çok eski bir mazisi yok.  Babanızın babalar gününü kutlamanız ile sizin babalar gününüzün kutlanması çok farklı hisler yaratabiliyor. Böyle günlerin, günümüzde  çok hızlı gündemin yaşandığı ve değiştiği, her şeyin yaşanıp geçip çabuk unutulduğu dünya kültüründe “yasak savmak”dan daha fazla bir işleve sahip olmadığı görüşündeyim. İnternette arama motoruna “Babalar Günü” yazdığınızda “Babalar Günü Hediyesi” dışında pek de bir sonuç alamadığımız  bu özel günler mevcut sistemin çarkı içinde bazılarına başka anlam ifade etse de,  babası hayatta olanlar için hayattayken kıymetini bilmek, bu dünyadan göçenler için ise bir anma vesilesi olması nedeniyle anlamlı günler olmalı.

Onları aydınlatan bir güneş olsa da olmasa da evlatlarının üzerine düşen bir gölgeleri mutlaka vardır. Yaşarken söyledikleri sözlerin anlamları onlar hayatta iken değerlendirilmeli, kıymetleri bilinmeli. Kendime küçük notlar tuttuğum defterimden “kızıma yazdığım” bir notu sizlerle paylaşmak istiyorum. “Ben bu dünyada olmadığımda, hayattayken benden duyduğun sözleri, okuduğum kitapları  ileride sen de okuduğun zaman beni hatırlarsın. O kitaplardaki cümlelerin altının çizilmiş olduğunu da göreceksin aynı zamanda, gözlerinden akan bir damla yaş  üzerine düştüğü mürekkebi dağıtmazsa eğer.”

Bu özel gün nedeni ile, okuduğum kitaplardan değerli şairlerimizin babalar için yazılmış güzel satırlarını derledim. Bunları okuyup onları anmanız ya da bu satırları onlara okumanız bile onları çok mutlu edecektir.  

“Babam, ağabeyim, kardeşim, arkadaşım!
Ne zulüm, ne ölüm, ne korku başımı eğemez!
Yalnız senin elini öpmek için eğilir başım.” Nazım Hikmet

“Hayatta ben en çok babamı sevdim.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpı bacaklarıyla  ha düştü, ha düşecek 
Nasıl koşarsa ardından bir devin,
O çapkın babamı ben öyle sevdim.” Can Yücel

“Sen, olgun kavun!
Ben, delikanlı peynir!
Hemhal olur söyleşirdik.
Genç babam, gencecik babam.” Haydar Ergülen

“Gördüm babaların ağlamasını
Dalları düğüm düğüm
Gövdesi kahve falı
Bir zeytin ağacını köklemek var ya
Sökmek var ya sarp yamaçtan ardıcı
Kazma vurmak beş yüz yıllık meşeye
Acısı duymak var ya kopmanın
Babaların ağlaması işte o
Babaların ağlaması öyle zor” Hasan Hüseyin Korkmazgil

Bu babalar gününde bir değişiklik yapın ve babalar olarak sizin baba olmanızı sağlayan eşinize ve evlatlarınıza güzel bir gün yaşatın. Onlardan hediye beklemeden siz onları mutlu edin. Çünkü  size baba denmesinin asıl sebebi onlardır. Unutmayın.

Başınızın yalnız babanızın elini öpmek için eğilmesi ve hiçbir zaman babanızı ağlarken görmemeniz dileklerimle hayatta olan bütün babaların babalar gününü kutlarım, hayatta olmayanlar ise nur içinde yatsınlar, mekanları cennet olsun. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

CİĞERİMİZ YANIYOR

 Mesela evlatlarını kaybedenler "Ciğerim yanıyor" der. Hiç düşündün mü neden "ciğerim" derler?" Bedenin bir hafızas...