26 Kasım 2019 Salı

NEFRET EDERİM

Günlük hayatta yaşamaktan nefret ettiğim şeyleri yazdım. Umarım sizin de okurken “ben de valla aynen” ya da “Yok artık ondan da nefret edilir mi?” dedikleriniz olacaktır.

* Kadınlara “şu mu olsun? Yoksa bu mu?” diye sorduğumda "farketmez" cevabını almaktan,

* “Yok” deyince “hiç mi yok” diyenlerden.

* Çay bahçesinde masaya oturur oturmaz tepemde biten garsondan.

* Restoranda ayrıntılı sipariş alır gibi yapıp her şeyi yanlış getiren garsondan.

* "Alır mısınız" diyerek ikramda bulunduğum  kişinin "teşekkür ederim" demesinin, "Evet istiyorum mu?"  "Hayır istemiyorum mu?" demek olduğunu anlamamaktan, 

* Parmak arası terliğin, ısrarla orta parmak ile işaret parmağı arasına girmeye çalışmasından,

* Ben selam vermeden selam vermeyenlerden.

* Giydiğim pantolona en uygun gömleğin, ütüsüz ya da kirli sepetinde olduğunu görmekten,

* Diyabet hastası olduğumu bilmelerine rağmen dostlarımın tatlı ikramı ısrarlarından,

* Günlerce seyredeyim, seyredeyim diye merak ettiğim filmin tırt çıkmasından,

* Evde tezgah bulaşıkla dolu olduğunda, bulaşık makinesinin kapağını açtığımda  makinenin dolu olduğunu görmekten,

* Egzozunu öttüre öttüre yanımdan geçen mobiletten,

* Yanımdan sessizce geçtiğini sonradan fark ettiğim elektrikli motordan,

* Radarı selektörle haber veren şoförlerden,

* Gereksiz yere sis lambası yakanlardan,

* Yaya geçidinde kibarlık yapıp  yol veren, ancak vücut diliyle bariz “Geç hadi geç” diye abartılı el işareti yapan şoförlerden.  

* Araç kornasıyla birbiri ile konuşanlardan.

* İki arabalık yere tek araba park eden şişmiş egolulardan,

* Vites kolundaki tespihten.

* Menüsünde fiyat yazmayan restoranlardan,

* Mağazaya girer girmez peşinde dolaşan mağaza çalışanından.

* İki elimde poşet varken telefon çaldığında, poşetleri yere koyup, çantadan telefonu çıkarıp, arayanın yanlış numarayı aradığını görmekten,

* Dolu çöp poşetini, boş çöp poşetine sığdırmaya çalışmaktan,

* Paralı benzin istasyonu tuvaletlerinden. Aynı tuvaletlerin kapısını iterek değil de tokmağını çevirerek açmak zorunda kalmamdan.

* “Bir” tane simit istediğim fırıncının, her defasında " Bir tane mi?" diye sormasından,

* Apartmanın dış kapısının önünde, sıkışmış bir halde acil tuvalete yetişmem gerektiğinde, çantadan anahtarı arayıp, en sonunda bulduğumda, meğer kapının açık olduğunu görmekten,

* Beni telefonla konuşurken gördüğü halde, aynı zamanda bana bir şeyler anlatmaya çalışanlardan,

* Telefonda “Alo” yerine “nerdesin?” hatta “needisiiin?” diyen amcalardan.

* Yine telefonda kendini tanıtmadan direk konuya girenlerden

* Bilgi formuna doldurmak için telefon numaramı soran kişiye, başta sıfır olmadan numaramı söylediğimde, sanki numaranın başında sıfırdan başka rakam olabiliyormuş gibi baştaki o sıfırı neden söylemedin dercesine bastıra bastıra "sıfır beşyüz otuz ikiii" diye tekrar edilmesinden,  

* "Bir konuda bir şey danışacaktım" deyip benim konuşmama fırsat vermeyenlerden,

* Bana “5 dakika vakit ayırır mısın?” deyip yarım saatte lafı bitmeyenlerden,

* Sözümün kesilmesinden,

* Çayı, kahveyi hüpürdeterek, çorbayı şapırdatarak, çiğdemi çikirdeterek yiyenlerden,

* "Neyse, hayırlısı olsun" diye biten sohbetlerden,

* “Akşam uçakla İstanbul’a gidiyorum” demek yerine “Akşam İstanbul’ a uçuyorum” diyen tiplerden. 

* Ramazan'da önce motosikletle davul çala çala geçen, hasılat düşük olunca da zile basıp kapıyı açtırarak apartman içinde davul çalan davulcudan,

* Cümle içinde; “Tam namazımı kıldım kapı çaldı” ya da “Abdestimi aldım oturuyordum, sen geldin.”  Şeklinde günlük hayat aktivitesi içindeki dini   faaliyetleri bastırarak, gözüme sokarak anlatanlardan.    

* Beş dakika önce gördüğüm, yanımdan geçerken selam verdiğim tiple dönüşte tekrar karşılaşmaktan,

* Memura selam verirse yada selamını alırsa tahtının sarsılacağını düşünen “bazı” çakma ümeralardan.

* Lacivert takım altına kahverengi ayakkabı giyen erkeklerden,

* Beyaz gömlek altına siyah iç çamaşırı, beyaz etek altına siyah naylon çorap giyen kadınlardan,  

* Fenerbahçe' nin maçından önce Galatasaray'lı biri tarafından telefonla aranmaktan ve  Fenerbahçe maçının olduğu herhangi bir akşam yapılan düğün, sünnet vb. törenlerden,

* Fener maçı seyrederken televizyonla aramdan Galatasaray’lı birinin geçmesinden (Harbi denedim uğursuzluk getiriyor !)

* Öğle tatilinde işle ilgili arayıp öğle tatilimin onbeş dakikasını ziyan edenlerden,

* Markette ödeme sırasında yeni kasa açıldığında, kuyruğun en arkasındaki uyanığın yeni kasanın en önüne seyirtip geçmesinden.

* Arkadan vuran kalleş ayakkabıdan,

* CHP Kadın Kolu saçı yaptırıp o toplantıdan bu toplantıya sekip akşam olunca memleketi kurtardığını sanan bazı kadınlardan. (Bu bir genelleme değildir !)

* Gözünün üzerinde bir gölgelik misali yaklaşık 1 santimetre eninde “Brook Shields kaşı olan  kadınlardan.

* Kuaför önünde oturmuş başı alüminyum folyoyla süslenmiş yılbaşı çamı görünümlü kadınlardan.

* Maç seyretmeye yalnızca küfür etmeye programlı şekilde gelmiş, futbol oyun kurallarından bihaber erkeklerden.

* Pazarda bir kilo meyve istediğim satıcının “iki kilo vereyim mi?” demesinden.

* Düğünlerde, az sonra yiyeceğimiz pastayı alkışlamaktan

* Yine düğünlerde, nikah kıyıldıktan üç dört saat sonra gelinle neler yaşayacağını tahmin edebileceğiniz damadın, gelini itina ile alnından öpme samimiyetsizliği göstermesinden.

* İşe giderken her gün geçmek zorunda olduğum, kendimi Afganistan'da hissettiren o  rezil caddeyi (Yağcılar içi) görmekten ve kaldırım işgallerine göz yuman, halkın kaldırımını parayla başka bir halka satan  yerel yöneticilerden,

* DR plakayı anladık da AV plakalı avukatlardan. (Yolda acil avukat lazım olduğunu, hadi olduysa da "Dur AV plaka geçiyor, kesin avukattır. Onu tutalım! " diyeni görmedim daha)

* Bu yazıyı sonuna kadar okumayanlardan, nefret ederim. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

CİĞERİMİZ YANIYOR

 Mesela evlatlarını kaybedenler "Ciğerim yanıyor" der. Hiç düşündün mü neden "ciğerim" derler?" Bedenin bir hafızas...