Mesela evlatlarını kaybedenler "Ciğerim yanıyor" der. Hiç düşündün mü neden "ciğerim" derler?"
Bedenin bir hafızası var, biliyorsun. Belli duyguları belli bölgelere kaydediyor. Karaciğer ve karın bölgesi de duygusal yükün ağır olduğu anları kaydetmekle görevli. Mesela kayıpları, yoğun hasreti... Birini kaybettiğinde, özlemi ciğerinle hissedersin. Ciğerinde hakikaten bir ağrı, hatta yangı olur yani. "Ciğerim yanıyor" lafı o histen geliyor.
Nermin Yıldırım'ın "Unutma Dersleri" adlı kitabında geçiyor bu bölüm.
Bedenin bir hafızası var, biliyorsun. Belli duyguları belli bölgelere kaydediyor. Karaciğer ve karın bölgesi de duygusal yükün ağır olduğu anları kaydetmekle görevli. Mesela kayıpları, yoğun hasreti... Birini kaybettiğinde, özlemi ciğerinle hissedersin. Ciğerinde hakikaten bir ağrı, hatta yangı olur yani. "Ciğerim yanıyor" lafı o histen geliyor.
Nermin Yıldırım'ın "Unutma Dersleri" adlı kitabında geçiyor bu bölüm.
Bir süredir yurdumuzun çeşitli bölgelerinde oksijen kaynağımız, insanların olduğu kadar hayvanların da hayat kaynağı olan ormanlarımız yani ülkemizin akciğerleri yanarken bizim de ciğerimiz yanıyor, karaciğerimiz yanıyor.
Yanan sadece ormanlar değil, ağaçlar değil, canlar yanıyor, insanlar yanıyor, evler yanıyor, geleceğimiz yanıyor. Kendi içinde bir can taşıyan, yavruları olan fakat bazı insanlar için sermaye olmaktan, mal olmaktan ileri gitmeyen ve "ölmek" kelimesini bile yakıştıramadığımız "telef" oldu dediğimiz inekler, keçiler, kuzular, koyunlar, danalar yanıyor. Kuşlar yanıyor, böcekler yanıyor, yılanlar kaplumbağalar yanıyor.
Ölümlerin en acı vereni yanarak ölmek. Sokaktaki sıcağa tahammül edemezken, klimaların çalıştığı evlerimizde serin serin otururken yangın bölgesinde yüzlerce derece sıcaklıkta yangınla mücadele ederken yananlar oldu. Kendisinin orada bir dikili ağacı olmadığı halde yangına müdahale etmek için yanan görevlilerimiz oldu. Yanan vatandaşlarımız oldu. Allah hepsine rahmet eylesin. Türk milleti büyüktür. Her türlü yarayı sarmasını, iyileştirmesini bilir. Bu işin de mutlaka üstesinden gelinecektir. Yanan ağaçların yerine yenileri çıkacak, yeniden o yeşilliklere kavuşulacak ancak giden canlar geri gelmeyecek.
Umuyorum ki ülkemizin değişik yerlerinde aynı anda çıkan bu yangınların nedeni bir iklim değişikliği ya da doğanın bir tepkisi olsun. Kötü niyetli kişilerce yapıldığına inanmak bile istemiyorum.
Son zamanlarda doğayı çok fazla kızdırdığımız ortada. Aramız pek iyi değil onunla. Çünkü daha önce ateşin yapamadığını dozerlerle, iş makinalarıyla bizler yaptık. Ortasından kimi gerekli kimi gereksiz yollar, viyadükler, köprüler geçirdik, siteler yaptık, oteller yaptık. Ormanın sakinleri hayvanları doğal yerleşim yerlerinden ettik. Çünkü oralara bizler yerleştik.
Sel, toprak kayması, yangın, hortum. Bu felaketleri Doğa Ana'nın bir uyarısı olarak anlıyorum ben. Zararımız büyümeden bir an önce Doğa Ana ile barışı sağlamalıyız. Yoksa ikinci bir Nuh beklemek zorunda kalırız. O gemide insan ırkına yer kalmışsa tabi.