Yatakta yüzümün ona dönük olmasını isterdi hep ve kolumu başının altına doğru uzatmamı. Kafasını koluma koyup bir kolunu üzerime atmaya bayılırdı. Bazen de ayağını. Çoğu zaman da her ikisini. Benim başka bir şeyle ilgilenmemi istemezdi. Elimde ne bir kitap olsundu ne de telefon. Sadece gözlerim onun gözlerinde olsun isterdi. Ama bu her zaman olabilecek bir durum değildi. Bazı anlarda sıkılıp elime telefonu ya da kitabımı aldığımda çok kızar, kızgınlığını göstermek için sesini hiç çıkarmadan kafasıyla kitaba küçük küçük vuruşlar yaparak kendisiyle ilgilenmemi isterdi. Alışmıştım onun bu sessiz tepkilerine. Klasik dişi davranışları işte. Aslında istediği ve ihtiyacı olan şey küçük dokunuşlarımdı. Başına, vücuduna, sırtına yaptığım dokunuşlar onu çok mutlu ederdi. Böyle anlarda mutluluğunu kollarını iki yana açarak ve derinden derinden inleyerek gösterirdi. Benim dokunuşlarıma o da küçük küçük karşılıklar verirdi. Elini, parmakları açık bir şekilde dudaklarıma doğru götürmeyi severdi. Küçücük parmaklarının ucuyla dudağıma dokunur sonra çekerdi. Sırf onun rahatı bozulmasın diye yattığım yerden kıpırdamazdım bile, kasılır kalırdım bir süre sonra. Serin yaz gecelerinde ya da soğuk kış gecelerinde üzerimdeki pikenin ya da battaniyenin bir kısmı vücudumu açıkta bıraksa ve üşüsem de yine kıpırdamaz, onun rahatını hiç bozmazdım. Zaman geçtikçe nefeslerimiz birbirine karışır, bir süre sonra da birlikte ahenkle nefes alıp vermeye devam ederek uykuya dalardık. Devamlı aynı pozisyonda yatmaya dayanamaz, diğer yanıma dönmek istediğimde, sırtımı ona döner dönmez bir hamlede üzerimden atlayarak yine benimle yüz yüze diğer kolumun üzerine başını koyarak uyumaya devam ederdi.
Böyle anlarda onun sıcaklığını duymak, nefes alıp verişlerinde vücudunun alçalıp yükselişlerini hissetmek beni çok mutlu ederdi. Yüz yüze yatmaktan bu kez o sıkılır, bu kez de sırtını bana dönerek yatardı. Sırtını tam göğsümün çukuruna dayar, kolumun üzerine başını koymaktan vazgeçmezdi.
Bazı anlar şikayetçi olsam da bu yatış şekli benim de çok hoşuma giderdi. O anlar hiç bitsin istemezdim. Ben de bazen bacağımı onun üzerine atardım, hiç rahatsız olmazdı. Hatta küçük inlemelerle cevap verirdi hoşuna gittiğini bildiren.
Sabah kalktığımda yanımda olmazdı tabi. Benden önce kalkardı. Bazı sabahlarda, hatta çoğu sabah kendisi uyandıktan hemen sonra beni uyandırmaya çalışır, bunu da burnunu benim burnuma değdirerek yapmayı severdi.
Benden önce kalktığında ise hemen balkona koşar, yeni doğan günü gerinerek karşılar, atıştırdığı bir kaç aperitiften sonra sabah uykusunun keyfini yine benimle çıkarırdı.
Ben uyumaya devam edersem bu kez üzerime çıkar bütün ağırlığını vücudumda hissetmemi sağlardı. Yine de kalkmazsam bu kez yataktan fırlar yatak odası kapısının önünde uzun uzun miyavlamaya başlardı.
Evet, bir kediden bahsediyorum. Hayatımda yaklaşık yedi ya da sekiz yıldır kediler var. İlk yattığımda uykuya dalmaya zorlanan biri olarak en rahat uykularım bir kediye sarılarak yattığım gecelerdeki uykularım oldu. Böyle bir huzur tarif edilemez. Her kediyle de böyle huzurlu uyunmaz tabi ki. Ama benim kedim ve onun insanı olan ben, birbirimizle müthiş huzurluyuz.
Kedilerinizin nefesi yüzünüzden, Gözleri gözlerinizden, patileri üzerinizden eksik olmasın.
Kediyle kalın.