15 Ekim 2020 Perşembe

CAN SIKINTISI

Çin'de ilk demiryolu yapımının başladığı günlerde, işçiler yaptıkları işin ne olduğunu merak ederek, kendilerini yönetenlere sorarlar: "Ne için uğraşıyoruz. Bunun sonu ne olacak? derler. Anlatılır; bu bir demiryoludur ve zamandan kazanmayı sağlar. "Nasıl? diye sorar işçiler. "Örneğin" derler; "yaya olarak 30 günde gideceğiniz yere demiryolu yapıldıktan sonra en fazla bir günde gideceksiniz." İşçiler hayretle bakarlar ve "Pekiyi" derler, "o geride kalan 29 günde ne yapacağız?"

Malum corona virüsü belası başımıza geldiğinden beri kronik hastalıklarım nedeniyle evdeyim. Çok çok gerekli olmadıkça dışarı çıkmıyorum. Uzunca da bir süre oldu. Başlarda sokağa çıkma yasakları, esnek çalışma falan derken çoğumuz evlerdeydik. Peki bu sürede evlerimizde neler yaptık, zamanımızı nasıl değerlendirdik? Sıkıldık mı? Elbette sıkıldık ancak bu sıkıntılı günleri kendi avantajımıza çevirebildik mi yoksa boş boş mu geçirdik. 

Evde kapalı kalmaktan kaynaklanan, can sıkıntısı oldu muhakkak hepimizde. Bazıları kısıtlı da olsa dışarı çıkabiliyor, zorunlu olarak işine gitmek zorunda olanlar işlerine gidiyor. Bu onlar için kısa süreli bir rahatlama sağlıyordu. Ancak benim gibi kronik rahatsızlıkları olduğu için bağışıklık sistemleri zayıf olanlar ile atmışbeş yaş üstü vatandaşlarımız uzun zaman evlerinde kaldılar. 

Yaklaşık 7 aydır zamanımın büyük çoğunluğu "zorunlu haller hariç" evde geçiyor.  Memuriyet hayatım boyunca işimden hiç bu kadar süre ayrı kalmadım. Çalışırken tabi ki izin kullandım ama en fazla aralıksız 12 gün. Tabi bu planlı bir izin olmadığından ve evde kalmak zorunda olduğumuzdan gezme planları da yapamayınca ben uzun zamandır arayıp da bulamadığım fırsatları yakaladım.

Eli kalem, kağıt tutan için o kadar çok oyalanacak şey var ki hayatımızda. Ama elimiz sadece tv kumandası ve cep telefonu tutuyorsa bir süre sonra kısır döngüye girebiliyorsunuz. Twitter'a gir, ardından instagram, o ne yapmış bu ne story atmış, oradan hoop facebook'a. Yalan yanlış elden ele gezen bilgiler. Bir kaç haber sitesi. Hadii bir bakmışsın kafa olmuş çorba. Dur telefondan onu arayayım, bunu arayayım o da bitti. 

Al kumandayı eline kanal listesini tara, bitsin baştan sona tekrar tara. Malum her yer profesör kaynıyor. Birinin ak dediğine öbürü kara derken, o kara ertesi gün tekrar ak oluyor. Twitter'da gündem tekrar değişiyor. Sonra bir bakmışsın akşam haberleri gelmiş. Açılan sandık sayısı şu, pozitif çıkan oy sayısı şu,  vakaların illere göre dağılımı derken, seçim sonucu gibi vaka sayıları açıklanıyor ve gün içindeki aldığın bilgilerin hepsi birlikte beyninde dans ediyor. Akşam televizyon faslı, güldür güldür, fıldır fıldır, sörvayvır, korkutucu sesi ve elinde bastouyla ateş-öksürük diyen corona virüsün vücut bulmuş hali gibi zırt pırt karşımıza çıkan muhteşem doktor. O dizi, bu dizi derken gün bitiyor çoğumuzun evinde.

 Ee yarın napıcaz. Vallahi aynısı. Hiç bir fark yok. Birbirinin aynısı günler.

İlk günler bu arayı bir nimet gibi görmüşken devam eden günlerdeki belirsizlik sıkmaya başladı. Başlarda günümün belli zamanlarında kitap okumaya, ki bunun bir kısmı e-book olarak okuduğum kitaplar- bir kısmını felsefe çalışmaya, bir kısmını dizi ve film ile tv izlemeye ayırdım. Bunu istisnasız her gün yapıyordum. Dijital platform dizilerinin uzun süren bölümleri bitmek bilmese de biraz ondan biraz bundan atlaya zıplaya seyrediyordum. Kitaplığımı düzenledim. Son okuduğum ya da daha önce okumuş olduğum kitapların özetini bloğuma ekledim, günlük gazeteleri okudum. Elinizde bir cep telefonunuz varsa bunu faydalı işler için de, boş işler için de kullanmak sizin elinizde. Tabi bunu öncelikle sizin istemeniz gerekli. Sadece sosyal medyaya takılıp kalmak bir süre sonra can sıkmaya başlayacaktır.

Bu günler, can sıkıntısından yakınmak yerine ev ortamında çoktandır yapamadığımız ya da vakit bulamadığım şeyleri yapmak için bir fırsat olabilir diye düşünüyorum. Mesela yıllarca eline kitap almayanlar için birkaç satır okumak -ne olursa olsun- yeni bir şeylerin başlangıcı olabilirdi. Eldeki malzeme ile internetten tariflere bakarak basit yemekler yapmak -ki erkek olmak buna engel değil-  aile bireyleri ile vakit geçirecek etkinlikler, hani eskiden elektrikler kesildiğinde yaptığımız gibi (Bunu ancak benim yaşımdakiler anlayabilir) küçük oyunlar, aklınızdan geçen şeyleri yazıya dökmek gibi etkinlikler, sıkıntılı günler geçirdiğimiz bu günlerde süregelen alışkanlıklarımızın değişmesi açısından bir fırsat olabilir.

 Çinli demiryolu işçileri gibi "Peki geri kalan 29 günde ne yapacağız ?" diye düşünmeden geçireceğimiz ve sonunda güzel ve virüssüz sağlıklı günlerimiz olması umuduyla.

"Hayat kısa, zaman geçiyor"

(Karantina günlerindeki bir yazımdan)

CİĞERİMİZ YANIYOR

 Mesela evlatlarını kaybedenler "Ciğerim yanıyor" der. Hiç düşündün mü neden "ciğerim" derler?" Bedenin bir hafızas...