15 Mart 2020 Pazar

KOR BANA !

Corona virüs gündemimiz. Ülkemizde nasıl oldu da görülmedi derken, sonunda vakalar ortaya çıkmaya başladı. Halkımız, yine her salgında olduğu gibi konuyu basite almaya, mizaha dökmeye başladı. Yok kelle paça, yok alkol. Neyse en azından  temizlik alışkanlıklarımız sorgulandı bu sayede. Elimizi daha fazla yıkamaya başladık.(mı acaba?) Maske, kolonya, dezenfektan kullanımının artması falan tabi bunlar olumlu şeyler.

Tabi ekonominin de kuralı işledi ve rağbet edilen ürünlerin fiyatı da hemen artmaya başladı. Kolonya, antiseptik malzemeler, temizlik ürünleri ve hatta makarna uçtu. Kaos hemen fırsata çevrildi.

Corona virüsünün kimyasal yapısı belli, nasıl bulaştığı belli, kuluçka süresi belli. Nasıl tespit edildiği de belli. Virüsü kapmamak için yapılması gerekenler de belli. Şimdilik sadece aşısı yok. Yakında o da bulunur. Bu virüste olduğu gibi her hastalığın tedavisi için bilim adamları gece gündüz çalışıyor, aşısını tedavisini bulmaya uğraşıyorlar. 

Ancak bir virüs daha var ki her türlü virüsten  daha tehlikeli. Virüs mü desek mikrop mu bilemiyorum. Bulaştığında, çok çabuk yayılıyor. Genç yaşlı ayırt etmiyor. Tedavisi aslında kolay ama insanlar bu hastalığa yakalandığının farkına varamıyorlar. Kendilerini gayet sağlıklı sanabiliyorlar. Bu yüzden de tedavisi hayli zor. Öncelikle hastanın kendisinin hasta olduğunu fark etmesi ve tedaviyi kabul etmesi gerekiyor. Bu virüs son zamanlarda toplumumuzu etkisi altına alan  Ahlaksızlık, Kural tanımamazlık Saygısızlık, Bencillik  belirtisi ile baş gösterip, bulaştığında  insanın her hücresine sirayet eden, bir kere bulaştığında durdurulamayan, insanın beynini ele geçirerek zamanla bütün toplumu etkisi altına alan bir virüs. Ahlaksızlık Virüsü.

Virüsün kuluçka dönemi yok. Bulaştığı kişilerde hemen, kurallara uymama, kendi çıkarlarını başkasının önünde görme, en basitinden trafikte kural tanımamak, adam kayırmak, büyüğüne, arkadaşına, komşusuna saygı göstermemek, şiddet kullanmak gibi örnekler verebileceğimiz ahlak kurallarına uymamakla kendini gösteriyor. İleri derecede ise başkasının yaşam hakkına saygı duymamak, yolsuzluk, fırsatçılık, yetim hakkı yemek, cinsel istismar (insana, küçüğe, hayvana) şeklinde kendini gösterebiliyor.

Dediğimiz gibi hastalığın tedavisi kolay ama öncelikle insanın bu virüsün kendisine bulaştığını, davranışlarının normal olmadığını kabul etmesi gerekiyor. Bunu kabul ettikten sonra zaten eğitim zaten bu virüsün tek çaresi. Eğitim ama sadece cahillere bulaşan bir virüs değil bu. Okumuşlardaki tedavisi hatta daha zor olabiliyor.

Daha da ilginci bilim adamları  bu virüsü yok etmek için çalışmıyorlar. Çünkü bu bilim adamlarının görevi değil. Eğitimcilerin görevi. Tabi virüsün öncelikle eğitimcilere de bulaşmadığını varsaymak gerekiyor. Eğer onlar da hastalık taşıyor ise çabalar yetersiz kalacaktır.

Bilim adamları aslında Ahlaksızlık virüsü bulaşan insanların toplumda tanınabilmesi için çalışsalar, bunun ilacını, aşısını her  neyse bulsalar. Malum bazı hastalıklar insanlarda olsa bile dışarıdan bakmakla anlaşılamayabiliyor. Bilim adamları sayesinde Ahlaksızlık Virüsünün kimlerde olduğunu görebilsek ne güzel olurdu. Evlerinden çıkamazdı bazıları. Mesela hayvan tecavüzcülerinin vücutları renk değiştirse kıpkırmızı olsa. Kural tanımayanların yüzü mavi olsa, saygısızlar mor olsa morarsa her yanı. Peki bunların hepsi hücrelerine bulaşmış olanlar nasıl olacak. Tabi sokağa çıkabilecek yüzleri olursa gökkuşağı gibi gezecekler.

Elbet bulunacak koronanın da diğer hastalıkların da aşısı, ilacı, tedavisi. Ama toplumdaki ahlak çöküntüsünün, ahlaksızlık virüsünün tedavi edilmesi ve sağlıklı bireylere kavuşmamız o kadar kolay olmayacak. 

Maalesef işte bu kor bana!  

CİĞERİMİZ YANIYOR

 Mesela evlatlarını kaybedenler "Ciğerim yanıyor" der. Hiç düşündün mü neden "ciğerim" derler?" Bedenin bir hafızas...